top of page


اَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
İSLAM DİNİNE GÖRE KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR
KUL HAKKI
İnsanların sahip oldukları manevi ve maddi hakları bir başkası tarafından rızası olmadan elinden alınmasına kul hakkı denir.
Kul hakkı en temel insanlık hakkıdır, insanların eğitim, sağlık, adalet, inanç, fikir, düşünce hakları vardır. İnsanların sahip oldukları haklar ellerinden alınmamalı ve gerekli saygı gösterilmelidir. Çeşitli şekillerde insanların haklarını ihlal ederek insanlara karşı yapılan haksızlık ve zulümleri içinde barındırır.

Dinen kabul edilemeyen bu davranıştan mümin insanlar uzak durmalıdır. Bir kişinin hakkına çeşitli şekillerde girilmesi durumunda kul hakkı sayılmaktadır. İnsanların hak ve özgürlüklerine zarar vermeyecek derece de hareket edilmelidir.
Birinin malını, eşyasını, işini, gücünü, ekmeğini bir şekilde alan insanlar kul hakkına girmiştir. Hatta onun hakkında kötü şeyler söyleyen dahi kul hakkına girdiği söylenir. Bilip bilmeden kimsenin günahı da alınmaması gerekmektedir. Kul hakkı dinen yasaklanmış ve hesabı sorulacak haktır.
HZ.PEYGAMBERİN KUL HAKKI UYGULAMASI
Peygamber Efendimiz ömrünün son günlerinden birinde müminleri camiye toplayarak şöyle hitap eder:
"Ey mü'minler!.. Ben sizin Peygamberinizim. Sizlere ömür boyunca öğütler verdim, hidayet ve kurtuluş yolunu anlatmaya çalıştım. Tabii ki (bunu) güç ve kuvvetine sınır olmayan Allah'ın izni ve yardımıyla (yaptım). Sizleri bir kardeş gibi şefkat kanatlarımın altına alarak korudum. Bir baba gibi de size karşı merhametli davrandım. Sizinle keder ve gaye birliği ettim.
Şimdi size soruyorum. Bende hakkı hukuku olan var mı? Olan hemen gelsin ve Allah hakkı için, Kıyamet günü hesaplaşmasından önce hakkını alsın."
Sahabilerden hiç kimse gidip de, "Ey Allah'ın Rasulü!.. Benim sende hakkım var" demedi. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) aynı soruyu ikinci ve üçüncü defa tekrarlayınca Ukkaşe adlı sahabi ayağa kalkarak huzuruna vardı ve "Ey Allah'ın elçisi anam-babam sana feda olsun! Eğer defalarca Allah (c.c.) adını kullanmasaydınız huzurunuza gelip de hakkımı aramaya kalkışmayacaktım." der ve şöyle devam eder:
Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav.), "Ey Ukkaşe, Peygamberin sana kasten nasıl vurabilir? Asla!" diye özür beyan etti ve ardından Hz. Bilal'e, kızı Fatıma'nın evine vararak o kamçıyı alıp getirmesini söyledi.
Bilal-i Habeşi kamçıyı alıp geri döndü ve Hz. Peygamber'e teslim etti. Hz. Peygamber de Ukkaşe'ye verdi.
Bu sırada bir vaveyla koptu. Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Ali, Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin sırayla yalvardılar. Onun yerine bize vur, diye.
Hz. Peygamber (sav) onları yerlerine oturttuktan sonra, "Ey Ukkaşe, eğer gerçekten bana vurmak istiyorsan, buyur, vur!" diyerek haykırdı. Bunun üzerine Ukkaşe,
"Ey Allah'ın Resulü!" dedi. "Siz bana vurduğunuzda ben çıplaktım. Şimdi ben de size vururken çıplak kalmanızı rica ediyorum."
Sevgili Peygamberimiz (sav) hiç duraklamadan hemen elbisesini çıkardı ve "Buyurun, hiç çekinmeden dilediğin kadar vur" dedi.
Sahabilerin hıçkırıkları arasında yerinden kalkan Ukkaşe varıp Hz. Peygamber'e sarılır. Ardından da:
"Ey Allah'ın Rasülü!" der. "Canım sana feda olsun! Hangi kalb sana kıyabilir? Maksadım sadece o senin ışık saçan mübarek vücudunu kana kana öperek, senin yüzsuyun hürmetine Rabbimin rızasını kazanmak ve Cehennem azabından kurtulmaktır."
Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz (sav): "Ey Mü'minler!.. Beni dinleyin!" der.
"Cennetlik görmek isteyen varsa, işte Ukkaşe'yi görsün."
Hz. Peygamber bu davranışıyla, kul hakkının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermiştir.

"Ey Allah'ın elçisi! Bir gün sizinle birlikte savaşıyordum. Nasılsa develerimiz yan yana geldiler. Devemden inerek özür dilemek üzere size yaklaşmıştımki,
birden kamçınızın sırtımda şakladığını duydum. Ey Allah'ın Rasulü! Bunu kasten mi yaptınız yoksa devenize vururken kazara bana mı çarptı? Bunu bilmiyorum."
bottom of page